YAŞLI İNTİHARLARI
YAŞLI İNTİHARLARI
Yaşlılık öyle bir dönemdir ki, bir yandan gelişim
sürdürülürken, diğer yandan gerileme ve yaklaşmakta
olan ölüm bulunur.
İkinci çocukluk diye de adlandırılan yaşlılık
döneminde, kişide fizyolojik değişmelerin meydana
getirdiği psikolojik sorunlar ortaya çıkar.
Ergenlikteki değişimi andırır bu tür bir değişim. Ergenlikteki
değişimde bir umut olduğu halde; yaşlı kimse artık
umudunu da yitirmiştir. Kendisini toplumun genel
akışından kopmuş bir varlık olarak düşünür.
Yaşlı için, yaşdöneminde meydana gelen fizyolojik
değişimlerin ortaya çıkardığı depresyonlar en önemli
sorundur. “Bu dönemde intihar fikri ve girişimleri
kadar yaygın olan başka bir hastalık yoktur. Özellikle
başarısız girişimlerde yineleme olasılığı daha
yüksektir.”
Yaşlılıkta insan kendisi ile çatışma halindedir, ya da
hayata küsmüş durumdadır ve saldırganlığının hedefi
kendisidir. Ümitsizlik, yalnızlık, işe yaramama inancı
gibi nedenler yaşlıları kolayca ölüme
sürüklemektedir.
Yaşlı insanda bedensel değişimin yarattığı sorunlar
yanında, çağdaş toplumla olan etkileşim bozukluğu
da olumsuz nedenler durumuna gelmektedir.
Geleneksel toplumda sayıları daha az olan yaşlılara
belirli bir saygı varken, çağdaş toplum yaşlı insanı
genellikle bağımlı, verimsiz, çenesi düşük, unutkan
ve hırçın birisi diye tanımlama eğilimindedir. Böylece,
faydalı olmak isteyen yaşlı, butür tepkilerle
karşılaşınca umutsuzluğa kapılarak bunalıma
düşmektedir. Genç kuşakların onun iyi niyetini
anlayamadıklarını söyler; devrin değiştiğinden şikayet
eder. Bunun yanında eşini ya da kendisini anlayan
yakınlarının ölümü onda çöküntüyaratır. Gidenin
yerine koyarak kimse o lmadığı için, yaşlıda ualnızlık
ve soyutlama duyguları artar.
İş hayatından kopmuş olan yaşlı insanlarda bu durum
daha belirgindir. Emeklilik döneminde bunalıma
girmemek için alınabilecek önlemler oldukça azdır.
Eski üretkenliğini yitiren yaşlı bir emeklinin toplumda
oynaması gereken rolünün belirli bir yapısı yoktur.
Emeklilikle birlikte birçok statüsünü kaybetmiştir.
Geçmişte kim olduğunu ve ne yapacağını kendine
soran birey, yaşlılığında ise, hayatın anlamını,
geçmişte neler yaptığını, bundan sonra neler
yapabileceğini düşünür. Bunların cevaplarını bulmak
ise pek de kolay olmamaktadır. Ölümün yakın
olduğunu bilen kişi, bundan dolayı da korkuya kapılır.
İntihar oranlarının en çok yaşlılık döneminde artış
göstermesi yukarıda anlatıllanları destekler
niteliktedir. Diğer dönemlere oranla, intihar girişimleri
bu dönemde bir azalma gösterir. Çünkü kişi
gerçekten ölmek istemekte, ölümcül olan yöntemleri
tercih ederek bu niyetini gerçekleştirmektedir. Umut
dolu yaşamı boyunca kişi aradığı mutluluğu ancak
sonsuz dinginlik içinde, yani ölümden sonra,
bulacağına inanır.
Psiko-sosyal gelişim dönemleri içinde kısaca
değinilen konular, bireylerin intiharında çevrenin
önemini orteye koymaktadır. Burada daha çok aile
birimini ele alarak inceledik. Diğer toplumsal
faktörlerin etkilerini de düşündüğümüzde, sorunun
gerçek boyutları daha açık şekilde ortaya çıkacaktır.
Ancak bunların incelenmesi başlıca bir tez konusu
olacak kadar geniştir.
Bu bölümde ele alınan konular hakkında sonuç olarak
şunu belirtmek isterim ki, kişi ve çevre boyutunu
birlikte ele almak, psikoloji ve sosyoloji bilim
dallarının intiharı açıklama çabalarındaki ayrılıkları
belli bir noktada birleştirecek ve asıl önemlisi
sosyolojik teorilerin temellerini sağlamlaştıracaktır.
Çünkü intihar eden kişinin geçmiş yaşamındaki
çevresel faktörler, kişi açısından bugünkü çevresel
faktörlerden daha önemli olabilir. Bunu dikkate alan
bir sosyolojik açıklama kuşkusuz ki daha gerçekçi
olacaktır.