1#title{display: none;} h2#title span {display: none;} div.header{display: none;} li.nav_element{list-style-type: none;} li.nav_element{display: none;} /******************************************** AUTHOR: Erwin Aligam WEBSITE: http://www.intiharzamani.tr.gg/ TEMPLATE NAME: intiharzamani TEMPLATE CODE: S-0019 VERSION: 1.0 DATE: November-07-2007 *******************************************/ /******************************************** HTML ELEMENTS ********************************************/ /* top elements */ * { margin: 0; padding: 0; outline: 0; } body { background: #caced1; font: 70%/1.5em Verdana, Tahoma, arial, sans-serif; color: #777; text-align: center; margin: 15px 0; } /* links */ a, a:visited { text-decoration: none; background: inherit; color: #FB9233; } a:hover { text-decoration: underline; background: inherit; color: #93C600; } /* headers */ h1, h2, h3 { font-family: 'Trebuchet MS', Tahoma, Sans-serif; } h1 { font-size: 180%; font-weight: normal; color: #555; } h2 { font-size: 160%; color: #88ac0b; font-weight: normal; } h3 { font-size: 135%; color: #666666; } /* images */ img { background: #fff; border: 1px solid #E5E5E5; padding: 5px; } img.float-right { margin: 5px 0px 10px 10px; } img.float-left { margin: 5px 10px 10px 0px; } h1, h2, h3, p { margin: 10px 15px; padding: 0; } ul, ol { margin: 5px 15px; padding: 0 25px; } code { margin: 5px 0; padding: 15px; text-align: left; display: block; overflow: auto; font: 500 1em/1.5em 'Lucida Console', 'courier new', monospace ; /* white-space: pre; */ border: 1px solid #E5F0FB; background: #F4F8FD; } acronym { cursor: help; border-bottom: 1px dotted #777; } blockquote { margin: 10px 15px; padding: 0 0 0 25px; font: bold 1.3em/1.5em "Trebuchet MS", Tahoma, arial, Sans-serif; color: #2361BA; border: 1px solid #E5F0FB; background: #F4F8FD url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/quote.jpg) no-repeat 8px 6px; } /* start - table */ table { border-collapse: collapse; margin: 10px 15px; } th strong { color: #fff; } th { background: #306bc1 url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/button-bg.jpg) repeat-x 0 0; height: 35px; padding-left: 12px; padding-right: 12px; color: #fff; text-align: left; border: 1px solid #306bc1; border-bottom-width: 2px; } tr { height: 32px; background: #fff; } td { padding-left: 12px; padding-right: 12px; border: 1px solid #E5F0FB; } /* end - table */ /* form elements */ form { margin:10px 15px; padding: 10px 0; border: 1px solid #E5F0FB; background: #F4F8FD; } fieldset { margin: 0; padding: 0; border: none; } legend { display: none; } label { display:block; font-weight:bold; margin: 7px 0; } input { padding:3px; border: 1px solid #E5F0FB; font: normal 1em Verdana, sans-serif; color:#777; } textarea { width:400px; padding:3px; font: normal 1em Verdana, sans-serif; border: 1px solid #E5F0FB; height:100px; display:block; color:#777; } input.button { font: bold 12px Arial, Sans-serif; height: 28px; margin: 0; padding: 2px 3px; color: #fff; background: #306bc1 url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/button-bg.jpg) repeat-x 0 0; border: 1px solid #306bc1; } /* search form */ .searchform { background-color: transparent; border: none; margin: 0; padding: 5px 0 5px 0; width: 180px; } .searchform p { margin: 0; padding: 0; } .searchform input.textbox { width: 110px; color: #777; height: 20px; padding: 2px; border: 1px solid #D2E8F7; vertical-align: top; } .searchform input.button { width: 55px; height: 26px; padding: 2px 5px; vertical-align: top; } /******************************************** LAYOUT ********************************************/ #wrap { width: 790px; background: #CCC url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/content.jpg) repeat-y center top; margin: 0 auto; text-align: left; } #content-wrap { clear: both; width: 760px; margin: 5px auto; padding: 0; } #header { position: relative; height: 131px; background: #caced1 url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/header.jpg) no-repeat center top; padding: 0; color: #fff; } #header h1#logo-text a { position: absolute; margin: 0; padding: 0; font: bolder 55px 'Trebuchet MS', Arial, Sans-serif; letter-spacing: -3px; color: #fff; text-transform: none; text-decoration: none; background: transparent; /* change the values of top and left to adjust the position of the logo*/ top: 18px; left: 35px; } #header p#slogan { position: absolute; margin: 0; padding: 0; font: bold 13px 'Trebuchet MS', Arial, Sans-serif; text-transform: none; color: #FFF; /* change the values of top and left to adjust the position of the slogan*/ top: 80px; left: 50px; } /* header links */ #header #header-links { position: absolute; color: #C6DDEE; font: bold 14px"Trebuchet MS", Arial, Tahoma, Sans-serif; top: 20px; right: 20px; } #header #header-links a { color: #fff; text-decoration: none; } #header #header-links a:hover { color: #D4FF55; } /* navigation */ #menu { clear: both; margin: 0 auto; padding: 0; background: #81C524 url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/menu.jpg) no-repeat; font: bold 16px/40px "trebuchet MS", Arial, Tahoma, Sans-serif; height: 40px; width: 790px; } #menu ul { float: left; list-style: none; margin:0; padding: 0 0 0 20px; } #menu ul li { display: inline; } #menu ul li a { display: block; float: left; padding: 0 12px; color: #fff; text-decoration: none; background: url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/sep.jpg) no-repeat 100% 100%; } #menu ul li a:hover { color: #3b5e0b; } #menu ul li#current a { color: #3b5e0b; } /* Main Column */ #main { float: left; width: 555px; margin: 0; padding: 20px 0 0 0; display: inline; background: url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/box.jpg) no-repeat; } #main h2 { font: normal 180% 'Trebuchet MS', Tahoma, Arial, Sans-serif; padding: 0; margin-bottom: 0; color: #2666c3; } #main h2 a { color: #2666c3; text-decoration: none; } #main p, #main h1, #main h2, #main h3, #main ol, #main ul, #main blockquote, #main table, #main form { margin-left: 20px; margin-right: 25px; } #main ul li { list-style-image: url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/bullet.gif); } /* Sidebar */ #sidebar { float: right; width: 195px; padding: 0; margin: 10px 0 0 0; color: #777; } #sidebar h2 { margin: 15px 5px 10px 5px; font: bold 1.4em 'Trebuchet MS', Tahoma, Sans-serif; color: #555; } #sidebar p { margin-left: 5px; } #sidebar ul.sidemenu { list-style: none; text-align: left; margin: 7px 10px 8px 0; padding: 0; text-decoration: none; border-top: 1px solid #A9D4EF; } #sidebar ul.sidemenu li { list-style: none; padding: 4px 0 4px 5px; margin: 0 2px; color: #777; border-bottom: 1px solid #D2E8F7; } * html body #sidebar ul.sidemenu li { height: 1%; } #sidebar ul.sidemenu li a { text-decoration: none; color: #1773BC; } #sidebar ul.sidemenu li a:hover { color: #333; } #sidebar ul.sidemenu ul { margin: 0 0 0 5px; padding: 0; } #sidebar ul.sidemenu ul li { border: none; } /* Footer */ #footer { color: #C6DDEE; background: #caced1 url(https://img.webme.com/pic/u/ugraburaya2/footer.jpg) no-repeat center top; clear: both; width: 790px; height: 57px; text-align: center; font-size: 90%; } #footer p { padding: 10px 0; margin: 0; } #footer a { color: #fff; text-decoration: none; } /* post footer */ .post-footer { background: #F4F8FD; padding: 5px; margin: 20px 25px 0 25px; border: 1px solid #E5F0FB; font-size: 95%; } .post-footer .date { padding-left: 0px; margin: 0 5px; } .post-footer .comments { padding-left: 0px; margin: 0 5px; } .post-footer .readmore { padding-left: 0px; margin: 0 5px; } .post-by { font-size: .95em; margin-top: 0; } /* alignment classes */ .float-left { float: left; } .float-right { float: right; } .align-left { text-align: left; } .align-right { text-align: right; } /* display and additional classes */ .clear { clear: both; } //-->




intiharzamani

İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ




İNTİHARIN SOSYOLOJİK NEDENLERİ



Buraya kadar bahsedilen nedenlerin intiharlar

üzerinde, belli ölçüde de olsa, etkili olduğu bir

gerçektir. Fakat en önemli faktörün toplumsal
faktörler olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü toplumsal
yapı, fiziki çevresini olduğu kadar, insanını da
denetim altına alabilmektedir.

“İntihar etmek belki insan doğasına aykırıdır; ama
elverişsiz toplumsal koşullar da insana karşıdır. Bu
elverişsiz koşullara karşı verilen savaşta ise herkesin
aynı direnci göstermesi her zaman için olası değildir.”

Sosyologlar, toplumun bireyleri üzerindeki
kontrolünün başarısız olması sonucu intiharların
ortaya çıktığını savunurlar. Sosyolojik teorilerin çok
büyük bir çoğunluğu Durkheim’in teorisinden
etkilenmiştir. Durkheim, intiharın nedenlerin araştıran
bir çalışma yapmıştır, ki bu çalışma sosyal bilimlerde
istatistik yöntemlerin kullanıldığı ilk çalışmadır.

İstatistikler belirli bir toplumda beş on yıllık intiharların
yıllık toplamının hemen hemen aynı kaldığını
göstermektedir. Bu nedenle intiharın nedenlerinin
bireyden çok toplumda aranması gerekir.

Durkheim, intiharın toplumsal nedenlerini ele almadan
önce, toplumsal olmayan nedenleri üzerinde durur ve
bunların intiharla olan ilişkilerini belirlemeye çalışır.
Psikolo-organik ve fizik çevre gibi toplumsal olmayan
nedenlerle intihar oranlarını istatistiksel olarak
karşılaştırır.

Ona göre, akıl hastalığı, sarhoşluk ve ırk gibi psiko-
organik özelliklerle intihar arasında zorunlu bir ilişki
yoktur. Akıl hastalığı oranı kadınlarda daha yüksektir,
oysa intihar oranı erkeklerde yüksektir. Yine,
yahudilerde delilik oranı yüksek olduğu halde, intihar
oranı düşüktür. Almanya’nın bazı bölgelerinde,
diğerlerine oranla alkol tüketimi fazla olmasına
rağmen, buralarda intihar oranının az olması ve
Germen ırkına bağlı toplumların herbirinde intihar
oranlarının farklı olması sarhoşluk ve ırk gibi
değişkenlerle intihar arasında bir ilişki olmadığını
gösterir.

İklim ve kosmik etmenlerle intihar arasında zorunlu
bir ilişkinin olmadığını da, belirli bir toplumda çağdan
çağa intihar oranının değişmesini göstererek belitir.
Bazı mevsimlerde intihar oranının artması ya da
gündüzleri intihar oranının geceye göre daha fazla
olması, o zamanlarda toplumsal hayatın daha yoğun
bir biçimalmasındandır.

Durkheim, toplumsal olmayan etmenlerle intihar
arsında zorunlu bir ilişki olmadığını belirtmekle
beraber, bu etmenlerin dolaylı etkilerini de
yadsımamaktadır.

Durkheim toplumsal nedenleri dikkate alarak, intihar
olaylarını bir sınıflamaya tabi tutar ve toplumsal
nedenlere göre intiharları üçe ayırır:

1)   Bencil (Egoistic) İntiharlar:
Bireyin bağlı olduğu
din, politik zümre, aile vb. tarafından
korunulmamış
olmasından kaynaklanır. Yani, toplumsal bağlar
gevşek olduğu, birey kendini yalnız hissettiği zaman
belirir. Bireyin bağlı olduğu grup bağları zayıfladıkça
ve gruba bağımlılığı azaldıkça, birey, kendi özel
ilgileriyle başbaşa kalır; yalnızlık hisseder. Kişi için
hayat anlamını yitirir; oysa, o topluma bağlı olarak
yaşamak ihtiyacındadır. Avrupa toplumlarının intihar
istatistiklerine bakıldığında Katolik toplumlarda intihar
oranı düşük, protestan toplumlarda ise yüksektir.

Dinlere göre Milyon Nüfusta İntihar

Protestan
toplumlar                                                             
190

Protestan ve Katoliklerin karışık olduğu
toplumlar                      96

Katolik
toplumlar                                                                  
  58 

Durkheim buna neden olarak Protestanlığın
Katolikliğe göre daha özgür ve hoşgörülü olmasını

gösterir.

Bireyi topluma bağlayan sadece din zümresi değildir.
Durkheim, ailenin, politik zümrenin de aynı işi
gördüklerini söyleyerek, bütün toplumlarda bekârların
intihar oranının svlilere göre daha yüksek; evlilerde de
çocuksuz olanların çocuklu ailelere göre daha fazla
olduğunu ileri sürerek, bu savanı istatistiklerle
kanıtlamıştır.

Politik zümre de insanı korur. Politik kargaşalıkların
ve büyük toplumssal bunalımların intihar oranını
düşürdüğünü belirtir. Bu dönemlerde toplumsal hayat
yoğunlaşır, bireyin ruhunu sımsıkı sarar, birey kendini
yalnız hissetmez. Bu nedenle de bencil intiharlar
azalır.

2)   Elcil (Altruistic) İntiharlar:
Birey sadece
toplumdan koptuğu, kendini yalnız hissettiği zaman
değil, topluma çok bağlı olduğu zaman da intihar
eder. Durkheim buna örnek olarak, Hindistan’da eşi
ölen kadınların, eşlerinin cenazesinde kendilerini
yakmalarını (suttee) gösterir.

Bu intihar türünde kendini öldüren kişi, toplumsal bir
ödevi yerine getirmek amcıyla bu eylemi
gerçekleştirir. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen
kimse onursuzlukla suçlanır, çoğu zaman da dinsel
cezalara çarptırılır. Kısaca, bu gibi kişilerin üzerine
toplum bütün ağırlığı ile çökmekte, baskı yapmakta,
onu intihara sürüklemeye çalışmaktadır.

Elcil intiharlarda kişi için, hayatı anlamını yitirmemiş,
hayatından daha üstün gördüğü bir amaç için hayatını
feda etmiştir; bu eyleminin mükafatını göreceğini
umar.

Günümüz toplumlarında bireysel kişilik, kollektif
kişilikten iyice sıyrıldığı için bu türden intiharların
yaygın olmadığını, ama seyrek de olsa, kendisine
verilen herhangi bir buyruğu yerine getirmediği için,
onurunu korumak amacıyla, utançtan kurtulmak için
kendini öldürenlere rastlanır.

Bugün elcil intiharların hâlâ sürüp gittiği özel bir
toplumsal çevre vardır, o da ordudur. Durkheim’a
göre; ordudaki intihar ilkel toplumlardaki intiharın bir
artakalımıdır. Çünkü askerlik ahlakı bazı yönleriyle
ilkel ahlakın bir artakalımıdır.

Bazı Ülkelerde Aynı Yaştaki Sivillerde ve Orduda
İntihar Oranı (milyonda)
 
Ülkeler
Yıllar
Sivillerde
Askerlerde
Avusturya
1876-90
122
1253
Prusya
394
607
İtalya
77
407
Fransa
265
333
İngiltere
79
209

Yukarıdaki tablo Durkheim’ın hipotezini doğrular
niteliktedir. Durkheim, günümüze yaklaştıkça
ordudaki intiharların azaldığını yine istatistiklere
dayanarak belirtir. Bunun nedenini ise Durkheim,
ordudaki askerlik ruhunun gevşemesine
bağlamaktadır.

3)   Anomik (Anomic) İntiharlar: Bu tür intiharlar,
bir takım toplumsal bunalımlar sonucu,
toplumun yapısında meydana gelen değişiklerle
bireyin yaşam biçiminin, değerlerinin alt-üst
olması sonucu gerçekleşen intiharlardır.

Bazı görüşlerin tersine Durkheim sefaletin tek başına
intiharlara neden olmadığını belirtir. Çünkü, yoksulluk
düşük intihar oranları ile birlikte bulunmuştur.

Ekonomik krizlerin intihara neden olduğunu belirten
Durkheim, bunun nedeninin zenginlik ya da fakirlik
değil; toplumsal yapıdaki değişiklik olduğunu belirtir.
Meydana gelen bu değişiklik toplum için yararlı ya da
zararlı olsun, bunun hiçbir önemi yoktur. Önemli olan
toplumda meydana gelen değişikliğin bireyin yaşam
koşullarını alt-üst etmiş olmasıdır. İşte, intiharın
nedeni bu anomi (kargaşalık) halidir.

İntiharı arttıran kargaşalık halleri, sadece ekonomik
bunalım, düzensizlik değil; aynı zamanda aile
yaşamında meydana gelen kargaşalıklar da bu oranı
arttırmaktadır. Çeşitli aile bunalımları arasında en
önemlilerinden ikisi, keşkusuz, dullukla, boşanma ya
da mehkeme kararıyla ayrı yaşamadır. Gerçekten
karı-kocadan biri ölünce aile düzeni alt-üst olur,
geriye kalan karı ya da koca bu yeni duruma kendini
uyduramaz, bu yüzden de bu gibilerde kendi kendini
öldürme eğilimi kolaylaşır. Dul erkek ya da kadınlarda
intihar oranı, evlilerdeki intihar oranınından çok
yüksektir. Hemen hemen her toplumda
boşanmışlarda intihar oranı, değil evlilerden,
dullardan, bekârlardan bile daha fazladır.

Boşanma ve İntihar Bakımından Bazı Avrupa
Toplumlarının Karşılaştırılması
 
 
1000 evlilikte yıllık boşanma (ortalama)
Milyon nüfusta intihar
I. Boşanma ve ayrılmanın az olduğu toplumlar
2.07
46.5
II. Boşanma ve ayrılmaların orta derece olduğu toplumlar
6.4
109.6
III. Boşanma ve ayrılmaların çok olduğu toplumlar
37.3
257

Boşanmaların yasak olmadığı, çok olduğu
toplumlarda kadınların intihar oranı erkeklerden azdır.
Boşanmanın yasak ya da az olduğu toplumlarda
aksine kadınların oranı daha fazladır.


Durkheim’a göre bunun nedenini evlilik hayatında,
boşanma yasağının erkeğin lehine, kadının da
aleyhine işlemesinde aramak gerekir. Çünkü
boşanma yasağı erkeği pek etkilemez. Oysa kadını
toplumsal kurallar evlilik bağına sıkı sıkıya bağlar.
Evlilik dayanılmaz hale gelince evli kadınlar bu gibi
toplumlarda intihara erkek evlilerden daha
yatkındırlar.

Durkheim, çağdaş toplumların en belirgin bir özelliği
olarak nitelediği anomik intihar tipine özel bir ilgi
göstermektedir. Anomik hâl ve buna bağlı olarak
artan intiharlar, bireyin toplum arasındaki bağların
zayıflaması ve toplumsal çözülmenin giderek
gelişmesi, yeni çağdaş toplumun evrensel
bunalımıdır.

Yakın bir geçmiş içinde, intiharların ülkelere göre üç-
dört katlık artış gösterdiğini görüyoruz. Durkheim’a
göre anomi; ekonomi dünyasında işveren-ücretli
ilişkileri düzeyinde ve nihayet birbirleriyle
bütünleşemeyen ayrıntılı çalışmalar yığınına
bölünmüş bilimlerin aşırı parçalanması ve
uzmanlaşması sonucu bilgi alanında görülmektedir.

Kısaca özetlersek, Durkheim'a göre intihar, nedenleri
yadsınamayacak kadar toplumsal olan bir olgudur.
Bu olgunun nedenlerini belirleyen güçler, belirli bir
toplumda oluşan ve intihar dürtüsü yaratan akımlardır.
İntiharların gerçek nedenleri olan bu toplumsal güçler
bir toplumdan diğerine, bir dinden diğerine değişiklik
gösterebilir. Ama önemli olan bireyden değil, grup
veya toplumdan kaynaklanmış olmalarıdır. İlk bakışta
bireysel yapının bir sonucu gibi görünen intihar,
gerçekte toplumsal yapının bir sonucudur. Belirli bir
toplumun herhangi bir dönemindeki intihar sayısını, o
toplumun, o dönemdeki ahlâk yapısı belirler. Her
toplumun morfolojik ve sosyal yapısına göre, intihara
kollektif eğilimi vardır. Bu durum belirli bir oranı
geçmemek koşuluyla normaldir. Fakat Durkheim, bu
oranın ne olduğunu belirtmemiştir.

Durkheim sonrasında, sosyoloji alanında intihar
konusu ile ilgili teorileri başlıca iki gruba ayırmak
mümkündür: Sosyal Etkileşim Teorileri ve Sosyal
Bütünleşme
Teorileri.

Sosyal Etkileşim yaklaşımını da kendi içinde iki alt
guruba ayırmak mümkündür. Sembolik Etkileşme ve
Saha Teorileri olarak ayırabileceğimiz bu görüşler
aslında birbirlerinden çok farklı değildir.

Sembolik Etkileşim Teorilerine göre, birey için
başkalarının onun hakkında ne düşündükleri
önemlidir. Gurur, pişmanlık, utanç gibi duygular ağır
basar. Kişi sosyal çevresi tarafından devamlı olarak
kontrol altındadır. Eğer davranışları çevresindekiler
tarafından olumlu olarak kabul ediliyorsa, kişi takdir
edilir ve destek görür. Aksi durumda, kişinin
davranışları olumsuz olarak nitelendiriliyorsa, çevresi
tarafından reddedilir ve kabul görmez. Bu durum kişiyi
intihara sürükleyebilir.

Saha Teorisi ise kişinin intihar etme eğilimine,
çevreden gelen sosyal cevap etki etmektedir; kişinin
davranışının yönünü belirlemektedir görüşünü
savunur. Birey için önemli olan, çevresi tarafından
yardım görmektedir, eğer içinde bulunduğu durumdan
kurtulması için çevresi gerekli desteği sağlamazsa,
birey intihar edebilir. Davranışı belirleyici kuvvetlerin
alanı kişinin dışında yeralan sosyal çevre olduğu
kadar, bireyin isteklerinden, dürtülerinden oluşan iç
faktörler de burada önemlidir. Bu teoriyi geliştiren
Kobler ve Stotland’a göre, kişinin amacı aslında
ölmek değil, yardım istemektir. Çevredekiler
umutsuzluğu kuvvetlendirir yönde davranırlarsa intihar
ihtimali artar.

Sosyal Bütünleşme Teorileri birbirlerinden çok farklı

görüşlerden oluşur. Sosyologlar, sosyal
bütünleşmenin anlamı üzerinde hemfikir değildir. Bu
tür teoriler daha çok, Durkheim’ın teorisinin
eleştirilmesi ve geliştirilmesi yönünde ortaya
konulmuştur.

Douglas, intihar analizinde Durkheim’ı reddeder. Ona
göre istatistiksel verilerle bir sosyolojik teori
kurulamaz. Bir intihar hareketi, o kişi için canını,
ruhunu bir başka dünyaya yollamaktır veya sadece
cezalandırılmış olmak istemektir.

Johnson, Durkheim’ın yönteminin modernizm öncesi
olduğunu ve dökümantasyon olarak zayıf olduğunu
ileri sürer. Ona göre Durkheim’ın dört tip intiharı
aslında tek bir tip intihardır. Johnson, çalışmalarını
egoistik ve anomik intiharların aynı olduğunu
ispatlamak için yapmıştır.

Powell, Durkheim’daki anomi kavramını yeniden
formüle etmeye çalışmıştır. Teorisinde bireyin ya
toplum tarafından dışlanmış, ya toplum tarafından
sarılmış, ya da toplum tarafından bütünleştirilmiş
olduğunu söyler. İlk ikisinde intihar daha yaygındır.
Kişinin hedefleri, onun adına toplum tarafından
belirlenmiştir. Eğer kişi önceden belirlenen bu
hedefleri kabul etmezse anomi ortaya çıkar.

Powell, verdiği örneklerde sadece mesleki statüyle
intihar ilişkisi üzerinde durur. Diğer değişkenler için
uygun örnekler gösteremez; bu da teorisinin
eksikliğini gösterir.

Ginsberg anomiyi sosyal bir olay olmaktan çok,
psikolojik bir olay olarak ele almıştır. Anomi, umut
seviyesi olarak, bir kişinin hedef ve niyetlerini ne
kadar çok arzuladığının ölçüsüdür; bireyin
umutsuzluk ve başarısızlığından kaynaklanır. Yani,
kişinin bugünkü başarısının derecesi gelecekteki
umut seviyesinin de ölçüsüdür, başarısız ise umut
seviyesi düşer.

Gibbs ve martin’e göre bir toplum intihar oranı o
toplumdaki birleşme derecesiyle ters orantılı olarak
değişir. Bir grupta birleşme statüsü ne kadar
yüksekse intihar oranı o kadar azdır. Gibbs ve Martin
de, anomik ve egoistik intiharlar arasında fazla bir
fark olmadığı görüşündedirler.

Durkheim sonrasındaki kısaca bahsedilen bu görüşler
yapılan bir çok araştırma sonuçlarından elde edilen
verilerin ışığında oluşturulmuştur. Bazı toplumsal
olgularla intiharlar arasındaki ilişkinin gösterilmesi, bu
tür teorilerin önemini vurgulamak açısından gereklidir.

Çeşitli toplumların gelenekleri, diğerleri, dinleri,
yaşayış biçimleri bu toplumların intihar oranlarında
kendi etkilerini göstermektedir. Bireysel rekabetin
yoğunluk kazandığı çağdaş toplumlarda, birey-toplum
ilişkisindeki kopukluk intihar oranların fazla
olmasında kendini gösterir. Benzer şekilde, toplumun
bireyi sıkı sıkıya kontrol ettiği geleneksel toplumlarda
da intiharlar oldukça sık görülür. Toplumların intihara
karşı gösterdikleri tepkinin yönü de bu oranları
etkilemektedir. Özellikle intiharın onurlu bir davranış
olarak kabul edildiği Japonya gibi gelenekçi
toplumlarda, intiharların sıkça görülmesi bunu
destekler niteliktedir.

Çağdaş toplumlarda şehirlerde intiharların daha sık
görülmesinin aksine, geleneksel toplumlarda da
kırsal bölgelerde oransal bir fazlalık göze çarpar. Bı
ise, sosyal ve kültürel yapıdaki bütünleşmenin
sağlıksız bir görünüm arzettiği iki zıt uçta, toplumsal
güçlerin intiharlar üzerindeki artırıcı etkisini
göstermektedir.

Geri kalmış ve sanayileşmekte olan ülkelerle
kıyaslandığında, sanayileşmiş toplumlarda intihar
oranları çok yüksektir. Temel ilkesi bireycilik ve
bireysel özgürlük olan çağdaş toplumlarda herkes
kendini diğerlerinden farklı görmekte ve aralarında
kıyasıya bir mücadele başlamaktadır. Bu bireycilik
anlayışı, toplumdaki ortak değerlerin çözülmesine
neden olmaktadır. Sanayileşmenin etkisiyle hızlanan
dikey ve yatay hareketlilik, bireylerde daha iyi
statüye, yaşam olanaklarına sahip olma isteğini
artırıyor. Bireyler arasında kıyasıya bir yarış başlıyor;
tabii bu yarışta bazıları çok gerilerde kalıyor.

Diğerleriyle yarışan birey, aynı zamanda makinelerle,
gürültülerle, saniyelerle ritmik bir yarış içindedir. Bu
koşullar içinde makinenin bir parçası durumuna gelen
birey devamlı bir yorgunluk hissetmekte ve bunalıma
dahi düşebilmektedir. Makineler dünyasında kendini
yapayalnız hisseden bir birey için ölüm, sonsuz bir
dinlenme, huzur ve kendi benliğine dönme anlamına
gelebilmektedir.

Son zamanlarda yapılan araştırma sonuçlarında
görülen bir ortak nokta da, kırsal kesimdeki intihar
oranlarının şehirlerdeki oranlara yaklaşmakta
olduğudur. Günümüzde kırsal kesimde de değerler
değişmekte, bireyci anlayış hakim olmaya
başlamaktadır.

Kırdan kente göç edenlerde, kültürel ortam değiştiği
için, sonu intiharlara kadar varan çeşitli uyum
sorunları görülmektedir. Gerçekten de herkesin
birbirini tanıdığı, yüz yüze ilişkilerin hakim olduğu,
yaşamı geleneklerin şekillendirdiği, aynı duygu ve
inanç birliği bulunan, doğa ile kucak kucağa bir
ortamdan gelip; ilişkilerin resmi, komşuların birbirini
tanımadığı, bireyciliğin hakim olduğu, yaşamı resmi
kanun ve kuralların şekillendirdiği bambaşka bir
ortama girmek insanları intihara bile
sürükleyebilmektedir.

Benzer şekilde, çeşitli sebeplerle başka ülkelerde
kalanlarda da, ülkelerine döndüklerinde çeşitli uyum
sorunlarıyla karşılaşılmaktadır. Bu tür bir kültür
çatışması içinde bulunan bireylerde çeşitli sorunlar
olabilmekte ve intihar olayları olabilmektedir.

Bazı araştırmaların gösterdiği gibi, bir ülkeden
diğerine göç edenlerin intihar oranı kendi
ülkelerindekinden ve göç ettikleri ülkelerinkinden çok
daha yüksektir.

Aşırı şehirleşme, sanayileşme ve göç gibi faktörler
intiharların artmasına neden olabilmektedir. Fakat
kültürel farkların azaldığı, yokolmaya başladığı
durumlarda da sorun daha farklı boyutlar
kazanabilmektedir.

Sosyal yaşamın yoğunlaştığı, toplum ruhunun
bireyleri sardığı savaş yıllarında özellikle erkeklerde
intihar oranları azalmaktadır. Ortak bir mücadele,
duygu birliği bireyleri kaynaştırmakta ve bireysel
sorunları arka plana itmektedir. Bu durum,
psikologların iddia ettiği gibi saldırganlığın dışa
yönelmesinden daha çok, toplumsal bütünleşmenin
bir sonucu olsa gerektir.

Soruna saldırganlık açısından baksak dahi, toplumsal
etkenlerin önemi ortaya çıkmaktadır. Psikolojik ve
sosyolojik bir çok araştırma cinayet ve intihar
arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaya çalışmıştır.



Bunların bir kısmı katillerin neden intihar ettiğini
araştırırken, diğerleri kişilerin saldırganlıklarını ifade
etmek için intihar ya da adam öldürme arasındaki
tercihlerini incelemişlerdir.

Bu tür bir araştırma yapan Wolfgang’a göre,
cinayetten sonra kızgınlığa yolaçan düşünce
geçmezse, katil enerjisini kendine boşaltır ve intihar
eder. Fakat Wolfgang kalan enerjinin neden başkası
üstüne boşaltılmadığını izah edemez.

İngiltere’de araştırma yapan West’e göre intihar eden
ve etmiyen katiller arasında farklılıklar vardır. İntihar
eden katiller daha çok eşlerini ve çocuklarını
öldürmektedir ve gerçek cinayet işlerken, gerekse
intihar ederken vahşi olmayan metodları
kullanmaktadırlar. Kadınlarda cinayetten sonra intihar
etme daha fazladır.

Henry ve Short’a göre intihar ve cinayet aynı
kaynaktan gelmektedir. Özgürlüğü daha çok olan bir
topluluğun üyelerinin, daha az olan topluluğun
üyelerine göre intihara daha yatkın olduğunu
belirtirler. Henry ve Short’un bulgularına göre; statü
hiyerarşisindeki pozisyonla intihar pozitif, adam
öldürme ise negatif yönde değişir; davranış üzerindeki
dış baskının gücüyle intihar negatif, adam öldürme
pozitif yönde değişir.

Birçok araştırmanın belirttiğine göre, bir toplumda
intihar ve cinayet oranları ters yönde değişir. Dinin
etkin bir baskı kurumu olduğunu dikkate alırsak şu
örnek oldukça ilgi çekicidir: Almanya ve Fransa’da
Protestan kentlerinde saldırı oranı düşük, intihar oranı
yüksektir; aksine Katolik kentlerde ise saldırı oranı
yüksek, intihar oranı düşüktür. Yani, bireyin
saldıganlık objesini seçmesinde bile toplumsal güçler
belirleyici bir rol oynayabilmektedir.




Bugün 8 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!
intiharzamani.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol