HUKUKSAL AÇIDAN İNTİHAR
HUKUKSAL AÇIDAN İNTİHAR
Toplumlar, kendi bireylerinin varlığı ile devamlılık
kazanırlar. Bu nedenle, insanlık tarihi boyunca
toplumsal kurumlar genellikle intihara karşı bir tavır
takınmışlardır. İlkel toplumlarda tabular yoluyla
kendini gösteren bu tutum, özellikle tek tanrılı dinlerin
ortaya çıkması ile iyice kurumsallaşmıştır. Doğu
uygarlıklarında ise genellikle, intihara karşı daha ılımlı
bir tutum süregelmiştir. Hatta, intiharı onurlu bir
davranış olarak görme eğilimi de bu toplumlarda
olmuştur.
Yüzyıllar boyu, dinlerin intihara karşı olan bu
tutumları intihar olaylarını engelleyememiş ve bazı
yaptırımların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde dinsel
kuralların egemen olduğu dönemlerde intihar, bir suç
ve günah olarak değerlendirilmiştir. Bu ise, o
dönemlerde intihar olaylarını engelleyememiş, fakat
düşük seviyelerde kalmasında büyük ölçüde rol
oynamışdır.
Tek tanrılı dinlerin intihara karşı ağır yaptırımlar
uygulamaları, bu dinlerin ortaya çıktığı dönemlerde
intihar olaylarının oldukça yaygın olduğunu
göstermeleri açısından ilgi çekicidir.
Judaizm (Yahudilik dini), Hristiyanlık ve İslamiyet gibi
tek tanrılı dinlere göre insan hayatı Tanrı’ya aittir; canı
Tanrı yaratır ve geri alır. İnsanın kendini öldürmesi,
Tanrı’ya karşı gelmedir ve bu kişi sonsuzluk içinde
devamlı ızdırap çekecektir.
Yahudilerin kanun ve tefsir kitabı olan Zalmut, intiharı
bir günah saymakta ve intihar eden kişi için
geleneksel cenaze merasimini kabul etmemektedir.
İntihar eden kişinin cesedi, adam öldürenlerin ve
serserilerinki gibi cenaze merasimi yapılmaksızın ayrı
bir yere gömülmekteydi.
Tevrat’ta Samson, Saül, Abimelek ve Ahitofel gibi
önemli dört kişinin intiharları anlatılmaktadır. Ayrıca,
M.S. 73 yılında kuşatılmış olan Masada kalesinde
960 Yahudinin Romalılara esir düşmemek için
topluca intihar etmeleri, Yahudiler arasında intihar
olaylarının dinsel yasaklara rağmen
engellenemediğini göstermektedir.
Hristiyanlık dininin ilk dönemlerinde, hristiyanlar
arasında intihar oldukça yaygındı. İlk olarak St.
Augustine intiharın her çeşidini günahkarlık sayarak
cinayetle eşdeğer olarak görmüş ve bu yaklaşım
etkisini hristiyanlık dünyasında uzunca bir süre
korumuştur.
Ortaçağda intihar edenler insanlık dışı muamelelere
uğramaktaydılar. Bunlar sürüklenerek bir odun
yığınında yakılır veya bir fıçıya konarak nehre atılırdı.
1789 devrimden sonra Fransa’da intihar edenler bir
kalbur üzerinde ata bağlanıp sürüklenir, mezarlığa
gömülmez ve hatta bütün ailesi bu olaydan sorumlu
tutulurdu. İngiltere’de ise bir zamanlar, intihar edenler
vücutlarından kazıklar geçirilerek bir yola gömülürdü.
Kilisenin baskısının azalması ile daha sonraları bu tür
uygulamalar yavaş yavaş kalkmıştır. Bugün
Katoliklerde, intihar edenler Katolik mezarına
gömülmez ve cenazesinde rahip bulunmaz.
Protestanlık mezhebinin ortaya çıkması ile intihar
oranlarında bir artış görülmüştür. Rönesans
dönemindeki bu artışı, o dönemin düşünürleri en
önemli sorunlardan biri olarak görmüşlerdir. J. Dumas
ve M. Montaigne, kendi dönemlerinde intiharın bütün
hristiyanlık aleminde yayıldığını ve artış gösterdiğini
belirtmişlerdir. İntihar oranlarındaki bu artış günümüze
kadar gelerek, bugün batı toplumlarında en önemli
toplumsal sorunlar arasında yeralmıştır.
İslamiyet de aynı şekilde intihara karşı bir tavır
geliştirilmiş ve hatta intiharın, başkasını öldürmekten
daha büyük bir günah olduğu belirtilmiştir. Susuzluk,
açlık gibi nedenlerle olanlar dışında intihar edenlere,
cenaze namazı kılınmaması gibi bir yaptırım
uygulanmaktadır. Cinayet işleyen ve idam edilenlerin
dahi cenaze namazlarının kılınması, İslam dininin
intihar karşısındaki tutumunu rahatça göstermektedir.
Dinsel hukuktan pozitif hukuka geçildiği dönemlerde
bile bu tür uygulamalar sökülüp atılamadı.
Günümüzde ABD gibi gelişmiş bir ülkenin bazı
eyalatlerinde intihar girişiminde bulunup da
başaramayanlar adam öldürme suçu ile
yargılanmaktadır. Günümüzde, dünya genelinde
intihar bir suç sayılmamaktadır; fakat başkasını
intihara teşvik etmek veya yardım etmek suç
sayılmaktadır.
Ülkemizde de, Cumhuriyetin ilanından sonra, intihar
suç sayılmamaktadır. İntihar girişiminde bulunan kişi,
ölümden kurtulursa bir cezaya çarptırılmaz. Ancak,
intihar için uyuşturucu madde kullanan veya
ruhsatsız silahla intihara girişim edenler 6136 sayılı
kanuna muhalefetten; yani uyuşturucu madde
kullanmaktan veya ruhsatsız silah taşıma suçundan
yargılanırlar. Kollektif intiharlarda, birbirini intihara
ikna eden kişilerden birinin ölmesi, diğerinin
kurtulması halinde, kurtulan taraf başkasını intihara
ikna suçundan ve yardım etmekten suçlu duruma
düşer. Başkasını intihara ikna ve yardım eden kimse
ise, eğer diğer kişi ölürse, TCK’nın 454. maddesine
göre üç seneden on seneye kadar ağır hapis
cezasına çarptırılır.