Ölüm beni bu dünyadan ayırsa da
Boş beyaz bir sayfa

soğuk. Ne olacak şimdi? Gördüklerimi

yaşadıklarımı nasıl aktaracağım? İnsan

olarak geçireceği son bir kaç saatte

ne bırakabilir? Ölümün kısa süre sonra
geleceğini bilerek

nasıl oynar? Sahneyi ben kursaydım işim daha
kolay olurdu. Kolay mı olurdu? Nasıl kolay
olurdu? Ne yapardım ki? Eğer kendi canımı
kendim almaya karar verseydim

ne yapardım? Belirli bir zaman koyar mıydım-
intihar zamanı? Sanırım koyardım. Yoksa son
yapacaklarım

ben de son olarak yapmak istediklerimi yaparken

sonlandırma kararımı- unuturdum. Evet bir
intihar zamanı koyardım. Belki derdim ki

saat sonra yaşamımı sonlandıracağım. Böylece
yaşanması olası karışıklığı da ortadan kaldırmış
olurdum. Ya da bir döngünün bitmesini
beklerdim. Yani son yapmak istediklerimi sıraya
koyup

geri dönmezdim. Son yemeğimi ve son tatlımı
yer


dışarı bakar


kez en sevdiğim müziği dinler


son kez son kez son kez. Ve en son satırlarımı
yazar ve bir daha geri dönmezdim.
Neler yazıyorum ben şimdi? Son iki saatim.
Bana verilen senaryoda


kağıt ve bir kalem var. Ölümümün şeklini
bilmiyorum. Nasıl öleceğim


nasıl yapacak

bir şaka gibi. Nefesim daralıyor

çıkamayacağımı biliyorum. Kabullendim artık.
Sanırım üç dört gündür şu dört duvar
arasındayım. Tam olarak bilmiyorum. Tam
olarak nerdeyim onu da bilmiyorum. Tamam en
iyisi yazmaya olanlardan başlamak. Kafamı
toparlamalıyım. Nasıl bu kadar sakin
olabiliyorum anlamadım. Sanırım yine ilaç verdi
bana.
Burası dört duvar arasına hapsedilmiş kare bir
oda. Tavanı oldukça yüksek. Oturduğum ve
yattığım yer; duvara monte edilmiş

hapishanedekiler gibi beton bir yatak (yatak
demeye dilimi varmıyor ama başka tarifi yok).
Tepemin üstünde

yükseklikte minik bir pencere var

göremiyorum. Pencereden içeri aydınlık sızıyor.
İçerde başka hiçbir şey yok. Odanın giriş kapısı
buz gibi demirden. Küçük


bölmesi var. Yemekler buradan atılıyor.Yattığım
yerin çaprazında kalan köşede

olarak kullandığım bir delik var. Tuvaletimi
yapmamın hemen ardından

bölmeden temizlenmem için kağıt atılıyor. Bir
keresinde deliğe elimi sokmayı denedim

dirseğime kadar boka bulandım.

ucundaki eter kokusuydu. Tekrar kendime
geldiğimde buradaydım. İki saat sonra öleceksin


okuyacak bu yazdıklarımı acaba? Tamam

kendimi tanıtayım. Ben Nermin


evli ve bir çocuğum var. Alkan şirketinde 5
senedir muhasebeci olarak çalışıyordum. Eşimin
adı Mustafa


Antalya. Adresim; Sugözü mahallesi Alaca
apartmanı. Yıl

Mayıs. Ne yapıyorum ben ? Bu saçmalık! Beni
öldürecek olan

başkalarına mı okutacak? Zaten nerede
yaşadığımı bilmiyor mu?
Lanet herif

Bu satırları sana yazıyorum. Bedenim

ilaçların etkisiyle o kadar uyuştu ki
sinirlenemiyorum



bağıramıyorum buraya geldiğimden beri.
Hissizleştim. Allah belanı versin

benim ölümümü göreceksin ama öbür tarafta iki
elim yakanda olacak. Buraya geldiğim günden
beri tek duam senin ölmüş suratını görüp yüzüne
tükürmek. Bunu bu dünyada yapamasam da tek
dileğim

Ne istedin benden ha

zararım dokunmuş bugüne dek. Tamam kırdığım
insanlar olmuştur ama benim hiç düşmanım yok
ki yahu. Bilmediğim birilerini kendime düşman
olarak kazandıracak bir hayatım hiç olmadı ki.
Benim kadar sıradan bir insanı öldürmekle ne
geçecek eline hayvan? Sen tanımadığım birisin
kesin. Öyle sapık

gidiyorum kesin. Belki de bunların hepsi bir
şakadır ha! Ağlayamıyorum

hissedemiyorum duygularımı. Bedenimden önce
şart mıydı bu duygularımı öldürmen? Kimsin ha

sorunun ne? Bu yazdıklarımın ne faydası var.
Bilmiyor mu ondan ölesiye nefret edeceğimi

bu nefreti ölmüş hislerimle yansıtamayacağımı.
Emel canım


ağlayamıyor kızım


saçlarını okşayamıyor

istediğin o küçük prenses masalını sana
okuyamıyor. Üzgünüm bir tanem

bensiz bıraktığım için üzgünüm. Benim hatam
olmalı

cezasını çekiyorum. Güzel gözlü

kızım

dünyada olmasa bile hep seninle olacak söz
veriyorum sana. Geceleri hep ellerini alacağım
avuçlarımın içine

kızım.Tüm meleklerle birlikte sana şarkılar
söyleyeceğiz

çevrenden canım. Sana kızdığım

dediğim her şeyden dolayı özür dilerim kızım.
Affet beni

Allah belanı versin senin

herif! İnşallah bedenindeki her bir parçan acı
çekerek ölümü tadarsın. İnşallah! Lanet olsun!
Mustafa

kötülüğüm dokundu ? Neden ayrı düştük? Ne
yapıyorsun kimbilir şimdi be canım? Ne kadar
perişan olmuşsunuzdur. Kestin mi umudunu
benden yoksa hala arıyor musunuz beni?
Aramayın koca adam

aşkını. İçini ferah tut

En azından acı çekmediğimi bil. Tutuşturdular
şu kalemle kağıdı elime sanki çok yazmayı
bilirmişim gibi. Ben de yazıyorum

okuyacağını

uyuyacak şimdi göbeğinde? Kim sana
şaklabanlıklar yapacak geceleri? Sen kendine
nasıl bakacaksın şimdi? Çöpleri sakın dışarıda
bırakma


solmasınlar. Özellikle şu yeni aldığımız koca
yapraklıyı. Hani senin çirkin dediğin

aldıktan sonra “Aman Nermin botanik bahçesine
döndük

evimize” dediğin var ya

şimdiden. Nasıldır gideceğim yer koca adama

nasıl bir yer bekliyor beni? Karanlık mı

mu

miyim sizleri? Geride kalanlar için daha zor
derler. Öyle mi sevgilim

Olmasın be koca adam. Belki yine bir araya
geliriz. Ölümde umudu yaşar mı insan böyle?
Affet beni sevgilim


her şey için. Kızma bana sakın

için kızma.
Vaktim dolmak üzere

yırtılacak

olduğumu bilmeyecek

ya da her gün birilerinin üstünden geçtiği bir
toprağın altında çürüyecek bedenim.Ama tek
duam

zaman sevdiğimi ve son satırlarımda onları
içimde sakladığımı bilmeleri.
Ölüm beni bu dünyadan ayırsa da

devam edecek.